Powered By Blogger

Bu Blogda Ara

18 Şubat 2025 Salı

DİŞ TELİ TAKMAK VE BLACK SWAN FİLMİ ARASINDAKİ BAĞLANTILAR Diş teli tüm hayatımızı düzenleyebilir mi ? MÜKEMMELLİK lilmwei

  Merhabalar sayın okuyucuların ben lilmwei . 17 yaşında bir lise son öğrencisiyim . Bazı konular hakkında kendi fikirlerimi yazabilmek için bu blogu açtım . Henüz daha başlarda olsam da yazmaya çalışıyorum bir şeyler . Kahveniz , çayınız , suyunuz yada gözlüğünüz hazır olsun efenim . Keyifli okumalar dilerim .

Bu gün ki konu başlığım biraz etkileyici kabul etmeliyim . Sosyal medyada bir akım vardır , en alakasız iki şahsın aslında o kadar alakasız olmadığını , aralarında bir etkileşim , bağlantı olduğunu ispat etmek içindir  . Örnek verecek olursam bu şahıslardan biri Lapsekili Tayfur , diğeri ise Rihanna olabilir .

Rihanna 
Lapsekili Tayfur
Lapsekili Tayfur 









Bu iki şahsın birbiri ile aynı cümlede olma olasılığı bile sıfıra yakınken akım şöyle oluşturuluyor ;

 Örneğin Rihanna Türk bir ünlü ile aynı galaya gitmiş olsun ve bu Türk ünlü Lapsekili Tayfur ile aynı TV programına çıkmış olsun . Bu sayede bu muhteşem ikilinin arasında bir bağlantı bulunmuş oluyor , ulaşılmaz dediklerimiz pek de ulaşılmaz olmuş olmuyor . 

Kısacası canım okuyucum yazacaklarım o kadar bağlantısız değil . 

Şimdi biraz Black Swan filminden bahsedelim . Wikipedia dan şunu buldum ;


Siyah Kuğu (İngilizce özgün adıyla Black Swan), Darren Aronofsky'nin yönettiği, 2010 çıkışlı, Amerikan yapımı psikolojik gerilim ve dram türlerindeki filmdir. Başlıca rollerinde Natalie PortmanVincent CasselMila KunisBarbara Hershey ve Winona Ryder'ın oynadığı filmin hikâyesi; Pyotr İlyiç Çaykovski'nin Kuğu Gölü bale gösterisi etrafında dönmektedir.

Filmde konu edilen gösterinin, masum Beyaz Kuğu ve şehvetli Siyah Kuğu rollerinin ikisini de canlandıracak bir balerine ihtiyacı vardır. Bir dansçı, Nina (Portman), Beyaz Kuğu için mükemmel bir seçim iken; Lily (Kunis) ise Siyah Kuğu'nun kişiliğine sahiptir. Lily ve Nina rekabete girdiğinde Nina kendisinin karanlık yanını keşfeder. Gerçek bir yaşam öyküsünden alınan film, 1 Eylül 2010 tarihinde, 67. Venedik Uluslararası Film Festivali'nin açılış filmi olarak gösterildi. 3 Aralık 2010 tarihinde sınırlı; 17 Aralık 2010 tarihinde ise Amerika Birleşik Devletleri'nde yurt çapında vizyona girmiştir. 

Yazının devamı için ; https://tr.wikipedia.org/wiki/Siyah_Ku%C4%9Fu

Filmin aslında benim için en etkileyici yanı baş karakter Nina ' nın takıntılı bir halde mükemmel olma çabasıydı . Film de biraz bunun üzerine dönüyor zaten . Mükemmel olma takıntısı .. 

Baş karakter Nina ( Natalie Portman )
  Hayatımız boyunca kendimizi bir alanda yüksek başarı elde etmek zorunda hissediyoruz . Hatta tek bir alanda değil de sanki yaptığımız tüm işleri mükemmel yapmak zorundaymış gibiyiz .

İyi bir insan olmak , herkese güler yüzlü yaklaşmak ,başarılı bir öğrenci olmak , hayırlı bir evlat olmak , iyi bir eş olmak , iyi bir çalışan olmak vbvbbvbvbvbvbb ...

Bunlara o kadar fazla örneğim var ki tüm evreni 3 defa dolaşabilir örneklerin uzunluğu . Kısacası hepimiz hayatımızın  bir kısmında mükemmel olmak istiyoruz .


 Benim kendimi mükemmel hissetmek istediğim durumsa dişlerimdi . Bugün diş tellerim çıktı . İlk taktığım zamanda çok göze batan bir bozukluk yoktu dişlerimde . Hatta postür  bozukluğum olmasa plak tedavisi bile uygulanmazdı . Gülüşümün kendine has , hatta imzam olacak kadar güzel olduğunu düşünürüm . İşte bu yüzden kendimde bulunan en güzel yanı mükemmelleştirmeliyim gibi düşündüm . Şimdi ağzımda plak olacak üstlü altlı ömür boyu . Değermiydi ? bilemiyorum . Çok acı çektim . Şuanda mükemmel bir şekilde gülüyorum . Mutluyum ama garip bir mutluluk .



 ilk telefonunuzu aldığınızda ilk 5 dakika mükemmel hissedersiniz ya , daha sonra size bir normallik çöker . Aslında çok da abartılacak bir şey yokmuş ortada dersiniz . Onun gibiydi tel çıkartmak da benim için . Çok heyecanlandım . İlk 10. sınıfın Haziran ayında takmıştım . Şimdi ise 12. sınıfım ve mezuniyetimden önce diş telimi çıkartmış bulundum . Tel de bana gerçekten yakışıyordu . Her renk lastik kullanmıştım . Çıkarınca üzülmedim çünkü dediğim gibi dişlerimi de çok seviyorum . Yeni bir deneyim oldu bu da benim için . Bunu size anlatma sebebim benim kendimi mükemmel hissetmek istediğim konu buydu fakat şimdi mükemmelken , mükemmelliğin bana getiriceğini düşündüğüm o harika his bulunmuyor içimde . Bir tamamlanmamışlık var , tatminsizlik , sönüklük . Yavan bir hayalmiş bu . 

Diş teli ve Black Swan filminin bağlantısı da bu benim için . Baş karakter Nina mükemmel oluyordu ve sonunda ( spoiler ! ) kendini yaralıyordu . Belki de ölmüştü . Nina ile aramdaki fark , Nina kendini mükemmel hissetti . Tamamlandı ve biz izleyiciler olarak bunu iliklerimize kadar hissettik. Başarma hırsının getirmiş olduğu o sorumluluk ve yük , filmin sonunda Nina'nın üstünden kalkıyordu . Bense içimde mükemmellik adına hiç bir his bulunduramadım .


Sizce diş telini bütün bir hayatımıza taksak hayatımız düzelir mi ?  Öyle bir şansımız olsaydı keşke . Diş teli takmış biri olarak bunun cevabını benden aldınız . Düzelmiyor maalesef . Dişlerimi düzeltti evet ama içimde ki o mükemmel olma arzumu düzeltemedi .

Sosyal medyanın getirisinden kaynaklı , ki sadece sosyal medya değil asırlardır erkeklerin ve özellikle kadınların sırtına binen mükemmellik kalıpları var . Erkekler uzun boylu olur , kadınlar ince belli olur , burun dediğin kaydırak gibi olacak vesaire vesaire .. Bu kalıplar mükemmel olmak adına hepimizin bazen canını sıksa da ben olduğum nesilin , yani Gen Z ' nin bunu biraz da olsa yenmiş olduğunu düşünüyorum . Bence biz ebeveyn olunca kimse '' Elalem ne der ? '' lafını kullanmayacak . Bu beni az da olsa mutlu ediyor . Kendime koyduğum kalıpları yıkmam da yardımcı oluyor .


Gerçi içinde bulunduğum nesilde de birçok zorbalama ve kalıp fikirler var ama bu konuda gruplaşmak ve kendimize göre birilerini bulmak eskiye nazaran daha kolay . Biz nesil olarak biraz daha yeniliklere açığız ve kabul ediyoruz . Bizim eksiğimizde sanırsam kültürümüzden kopmak , asimile olmak ve utanmak . Vatan aşkı ile gönlü dolu bir çok genç tanıyorum , hatta bende onlardanım . Bahsettiğim kopukluk sevgi ile alakalı değil ama o da başka bir yazının konusu olsun .


Evet sayın okuyucum buraya kadar okuduğun için teşekkür ederim . İnşallah yazdıklarımdan sana katkım olmuştur . Bir daha ki sefere görüşürüz . Kendine iyi bak . Dualarım seninle , seninkiler de benimle olsun . İyi günler dilerim .

Sevgilerimle ve saygılarımla

Lilmwei 

Meryem.

17 Şubat 2025 Pazartesi

HAYATIMIZLA İLGİLİ NE YAPMAMIZ GEREKTİĞİNİ BİLMELİMİYİZ ? Ve kullanıcı ismim neden abuk subuk ? lilmwei


   Merhabalar sayın okuyucularım ben lil mwei 17 yaşında bir lise son öğrencisiyim . Bir anlık karar ile bu bloğu açmak istedim . Kendi fikirlerim ve bazı konular hakkında yazıyorum . Yazmaya çalışıyorum diyelim . İyi okumalar dilerim .


Lisede olmanın , özellikle lise sonda olmanın inanılmaz garip yanları var . Asıl garip olan şey ise bu anları bir daha yaşamayacak olmak .

Şimdi diyebilirsiniz ki yaşadığımız anların çoğu eşsiz , benzersiz . Buna kesinlikle katılıyorum . Kabul etmeliyim ki hayat değişimlerle doludur ve bize nasıl sonuçlar vereceğini asla bilmeyiz .

Ama şimdi dürüst olalım ki bence hiç kime liseden sonra olayların yoğun hislerini lisedeki gibi dolu dolu yaşayamıyor . Bunu nerden mi biliyorum . Tabi ki çevremdeki yetişkinlerden . Ayrıca bu bence sadece liseden sonra değil hayatımızın çoğu dönüm noktasında oluyor. Örneğin küçükken bize bir parça abur cubur veren kimseyi unutmaz gözümüzde onu süper kahraman ilan ederdik . Şuan hepimiz istediğimizde rahatça abur cubur alabiliyoruz . O zamanlarda bizi musmutlu eden durum şu anda hayatımızın sıradanlıklarından biri haline geldi .

Bu durumu ben duygularımızı büyüdükçe daha kontrollü kullanıyoruz diye yorumluyorum . Hatta o kadar fazla kontrol ediyoruz ki çok fazla heyecanlanmaktan , bunu göstermekten korkuyoruz . Aşırı komik bulduğumuz bir şakayı insanlar bizi ciddiye alsın diye anlamsız ve samimiyetsiz bir gülüşle geçiriyoruz . Birde kahkaha atıp normal bir şekilde gülen insanlara alaycı yaklaşıyoruz . İşin özü benim canım okuyucum çok kasıyoruz . Bi' anda kalamıyoruz yahu !


Asıl konumuza dönelim şimdi . Lisede insana yüklenen şu soru benim için liseyi  daha garip ve eşsiz kılıyor . Hayatımla ne yapmalıyım ? Ya varya bir plan yapmaya başlıyorsun , bir korku sarıyor seni . Tabiri caiz ise kıvılcımsız  tutuşmaya başlıyorsun . Mesleği olan biri ile tanışınca onu inanılmaz gözünde büyütüyor , asla sahip olamayacağını düşündüğün bir özellik olarak aklına konduruyorsun meslek sahibi olmayı . Ulaşılmaz oluyor senin için . Kısaca sınıflandıramıyorsun kendini , ait hissetmiyorsun herhangi bir yere ya da devamlı ait olmaya çalışıyorsun bazı ideallere , mesleklere , dinlere , akımlara vesaire vesaire ...


Açıkcası ben ne olmak istediğimden emin değilim . Aslına bakarsak kendimi tek bir kelime ile tanımlamak istemiyorum . Mühendisim , doktorum , öğretmenim , aşcıyım , fabrika işcisiyim , gassalım :) ve benzeri ve benzeri ... BİR SÜRÜ ŞEY YAPMAK İSTİYORUM ! Hem fizik mühendisi olup hem de gazetecilik yapmak istiyorum mesela . Yada Mimar olup akşamına kendine has havası olan mini kafeme gitmek istiyorum . Belki de bunların hiç birini yapmayıp son zamanlarda popüler olan o kavram '' Ev genci '' olmak istiyorum . Tüm günümü evde kalıp hiç bir şey yapmak istemiyorum yada evet evet hiçbirşey yapmak istiyorum . Bu daha doğru oldu .


Lisenin kattığı , daha doğrusu lisedeyken farkedilen hususlardan birisi her şeyi yapamayacağını anlamak . Belki de bundan dolayı hiç bir şey yapmamak . Eskilerin söylemiyle saldım çayıra mevlam kayıra yaşamak . Belki de gözünde büyütmek . 


Peki eğer şöyle düşünürsek  ;

'' Hayatımızla ilgili ne yapmamız gerektiğini bilmelimiyiz ? 

'' Salsak her şeyi bir şeyle kendi kendine oluşmaz mı ? 


Açkıcası


 hayır .

    

Bazı olayların kendiliğinden olmasını çok isterdim . Mesela her istediğimi satın alabilmek . Ekonomik bakımdan orta halli bir ailenin son çocuğu olarak dünyaya geldim . Çok sevdiğim Annem , babam , iki abim var benden yaşça büyük . Ailemdeki herkes benim cebimi dolduruyor yani Elhamdülillah . Bakıldığı zaman ekonomim çok iyi duruyor . İnsan ya ama işte son model bir fotoğraf  makinesi beğeniyor . Belki de ömrü giymeye yetmeyeceği halde kırmızı tabanlı topuklu ayakabıya bir servet yatırmak istiyor .


Sonra mantık giriyor işin içine . Kendi ulaşabileceklerini sevmeye , ya da onlar alışmaya başlıyorsun . Vicdan ekleniyor birde hikayeye , bugün rahatça yatağımda yatabiliyorken Filistin'  de , Doğu Türkistan' da ve daha sayamayacağım bir çok yerde insanlar şavaştan dolayı korkudan uyuyamıyor . Yiyemiyor , gülüp , eğlenemiyor . Oralarda ki bir çocuğun tek rüyası , hayali YAŞAMAK oluyor mesela ..  Nefesin yavaşlıyor bir anda . Sakinleşiyorsun hüzünle . Başka sorular oluşuyor kafan da . Yaratıcım , Rabbim neden bu şansı bana verdi ? Ben ne hak ettim bu insanlardan farklı ? 


Sizi bilmiyorum ama işte cevabımı ben burada alıyorum . Her şey kendiliğinden olmuyor . Olmamalı , olmasın da . Bize verilen bu hakkı hakkımızca kullanalım diye . Kıytırık bir yks korkutmasın gözümüzü iki saat oturalım o masa başında . işimizde çalışıp her ay maaşımız yatıyorsa çok koymasın bize 8 saat  çalışmak . Bunlarca genç  şikayet ettiğimiz işi bile bulamıyorken . Kısacası  bize hak edilene layık olalım . Bir gün olurda son nefesimizi verirsek ;

 Hakk' ın karşısına hakkımızla çıkalım . 



Ne demiş sonuçta Mehmet Akif Ersoy 

Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklal !


Hem ayrıca biz elimizden geleni yaptıktan sonra hayatımızla ilgili  ne yapmamız gerektiğini bilsek ne yazar ? Heyecanı kaçar bence ya yaşamanın . Süprizler çok hoş oluyor , hayata renk katıyor . 

Bence çok basit abi cevap .Kabul etmesi zor biraz .

Çok çalışacaksın.

Biliyorum duydun bunu herkesten . Bende bıktım duymaktan . Çoğu şeyden çalışmam gerektiği için kaçsam dahi doğrular bunlar . Hayat bu yani ne kadar acı olsada . Kimse Alice in harikalar diyarında yaşamıyor ki . Ulan yaşasa bile ne yapacaksın . Gücün mü var seni onları bundan alıkoyacak . Hem alıkoyacak olsan ne değişecek ki ?! Çabalayacaksın kardeşim , abicim , ablacım , anacım , babacım , ciğerim , canım , toprağım , vatanım . 

BAŞKA YOLU YOK !

Hem Senin için durmadan atan bir kalbin varsa çalışacaksın . Her dışarı çıkrığında  arkanda  ağzı dualı bir anne bırakıyorsan evde çalışacaksın . Birileri hastanelerde saatlerce uykusuzca sen hasta olursan seni iyileştirebilsin diye nöbet tutuyorsa çalışacaksın . Birileri ellerindeki tüm o nasırlara rağmen başını bir çatı alına sokabil diye çalışıyorsa sende çalışacaksın . Biz çalışmaktan kaçıp burada yayıla yayıla film izlerken sıcacık yatağımızda abuk subuk şeylere hayıflanırken , birileri orada can veriyorsa kalkıp çalışacaksın . ÇALIŞACAĞIZ .


Belki de diyorsundur ki bunların sorumlusu ben değilim . Hem ben tek başıma ne yapabilirim ki ? Elimden ne gelir ... FALAN FİLAN 

Sayın okuyucum elinden ne gelirse o gelir . Herkes kendinden sorumludur . Sorumluluğun kadar yapacaksın yapman gerekeni ve bitecek yaptığın şey akşam olunca. Sonra gün sonlanacak yarın olup  güneş doğacak ve yeni şeyler belirecek yapman gereken .


Her ne kadar kaçmak istesek de gerçekler bunlar . 


Liseyi garip kılan durumlardan bir tanesi de buydu benim için . Çok zor gerçekleri kabul etmek ve devam etmek . Bence bu yüzden aramızda büyük bedenlere sıkışmış koca bebekler var büyüyememiş , kabullenememiş  . Bazen bu koca bebekler birer canavarlara dönüşüyorlar hayatımızı zorlaştıran . 


Böyle ağır bir konu işlemek hem seni yordu canım okuyucum okurken , hem de yazarken  beni . Bu yüzden asıl merak ettiğin soruya geçelım . şimdi şebeklik vakti .



KULLANICI İSMİM NEDEN ABUK SUBUK ?

lilmwei biraz tahmin edebilirsin ki  ismimden geliyor . benim ismim Meryem . tanışmışmıydık ?

 ^ v ^  

Lil eki çoğu şarkıcı da ve unvanda vardır . Örneğin lil wayne , lil zey , lil uzi vert vb vb . Anlamı little yani Türkçe'ye çevirirsek küçük , biraz anlamına geliyor . Çevirisine göre anlamı da değişebilir . Ben bu yönde çeviriyorum . Bir parça Meryem gibisinden .

Ayrıca o gavur harfi w yanlışlıkla konulmadı . Bizzat hür iradem ile koydum . mwah yabancılarda öpücük için kullanılan yazarken , çoğunlukla mesajlaşırken '' öptüm seni '' belirten ses yapısıdır . muck gibi  düşünülebilir , bir benzeridir . 

( Bir başka bonus nedeni ise canım abim Bekir'in yaklaşık 10 yıllık olan bana hediye ettiği laptobunun w harfinin bozuk olmasından kaynaklı . O laptobu kullanarak yazıyorum . Hem yeri gelmişken teşekkür de edeyim abime laptop için . Online oyun oynadığımdan kaynaklı elim devamlı w harfinin üstünde oluyor . İsmimi yazarken de yanlışlıkla tıkladım ve lilmweih gibi bir şey ortaya çıkıverdi . )


Evet canım okuyucum bu bölümün sonuna geldik . Okuduysan çok teşekkür ederim . Eğer bende sana yazdıklarımla bir şeyler kazandırdıysam ne mutlu bana . iyi günler dilerim . Hayırlı olan şeyler seni bulsun . Mutluluklar kalbinde coşsun . Dualarım seninle , seninkilerde benimle olsun :)


Sevgilerimle ve saygılarımla lilmwei 

Meryem .

İLK BLOG DENEYİMİM lilmwei

            

 Merhabalar sayın okuyucularım . Ben mei . Bir anlık kararla blog hesabı açmalıyım dedim ve açtım . Henüz ne kadar iyi yapıp yapmadığıma karar vermesemde yeni bir deneyimin zararı olmaz diye düşündüm .

Blogumun her hangi bir amacı yok şuanlık . Öyle alelalde kullannmak niyetindeyim yani . Hitap etmeye çalıştığım bir kitlem de yok . Yazıyorum keyfimce . 

İnşallah hepimiz için eğlenceli , faydalı  bir deneyim olur . 

iyi günler dilerim .

saygılarımla 

mei.