Merhabalar sayın okuyucuların ben lilmwei . 17 yaşında bir lise son öğrencisiyim . Bazı konular hakkında kendi fikirlerimi yazabilmek için bu blogu açtım . Henüz daha başlarda olsam da yazmaya çalışıyorum bir şeyler . Kahveniz , çayınız , suyunuz yada gözlüğünüz hazır olsun efenim . Keyifli okumalar dilerim .
Bu gün ki konu başlığım biraz etkileyici kabul etmeliyim . Sosyal medyada bir akım vardır , en alakasız iki şahsın aslında o kadar alakasız olmadığını , aralarında bir etkileşim , bağlantı olduğunu ispat etmek içindir . Örnek verecek olursam bu şahıslardan biri Lapsekili Tayfur , diğeri ise Rihanna olabilir .
![]() |
Rihanna |
![]() |
Lapsekili Tayfur |
Bu iki şahsın birbiri ile aynı cümlede olma olasılığı bile sıfıra yakınken akım şöyle oluşturuluyor ;
Örneğin Rihanna Türk bir ünlü ile aynı galaya gitmiş olsun ve bu Türk ünlü Lapsekili Tayfur ile aynı TV programına çıkmış olsun . Bu sayede bu muhteşem ikilinin arasında bir bağlantı bulunmuş oluyor , ulaşılmaz dediklerimiz pek de ulaşılmaz olmuş olmuyor .
Kısacası canım okuyucum yazacaklarım o kadar bağlantısız değil .
Şimdi biraz Black Swan filminden bahsedelim . Wikipedia dan şunu buldum ;
Siyah Kuğu (İngilizce özgün adıyla Black Swan), Darren Aronofsky'nin yönettiği, 2010 çıkışlı, Amerikan yapımı psikolojik gerilim ve dram türlerindeki filmdir. Başlıca rollerinde Natalie Portman, Vincent Cassel, Mila Kunis, Barbara Hershey ve Winona Ryder'ın oynadığı filmin hikâyesi; Pyotr İlyiç Çaykovski'nin Kuğu Gölü bale gösterisi etrafında dönmektedir.
Filmde konu edilen gösterinin, masum Beyaz Kuğu ve şehvetli Siyah Kuğu rollerinin ikisini de canlandıracak bir balerine ihtiyacı vardır. Bir dansçı, Nina (Portman), Beyaz Kuğu için mükemmel bir seçim iken; Lily (Kunis) ise Siyah Kuğu'nun kişiliğine sahiptir. Lily ve Nina rekabete girdiğinde Nina kendisinin karanlık yanını keşfeder. Gerçek bir yaşam öyküsünden alınan film, 1 Eylül 2010 tarihinde, 67. Venedik Uluslararası Film Festivali'nin açılış filmi olarak gösterildi. 3 Aralık 2010 tarihinde sınırlı; 17 Aralık 2010 tarihinde ise Amerika Birleşik Devletleri'nde yurt çapında vizyona girmiştir.
Yazının devamı için ; https://tr.wikipedia.org/wiki/Siyah_Ku%C4%9Fu
Filmin aslında benim için en etkileyici yanı baş karakter Nina ' nın takıntılı bir halde mükemmel olma çabasıydı . Film de biraz bunun üzerine dönüyor zaten . Mükemmel olma takıntısı ..
![]() |
Baş karakter Nina ( Natalie Portman ) |
İyi bir insan olmak , herkese güler yüzlü yaklaşmak ,başarılı bir öğrenci olmak , hayırlı bir evlat olmak , iyi bir eş olmak , iyi bir çalışan olmak vbvbbvbvbvbvbb ...
Bunlara o kadar fazla örneğim var ki tüm evreni 3 defa dolaşabilir örneklerin uzunluğu . Kısacası hepimiz hayatımızın bir kısmında mükemmel olmak istiyoruz .
Benim kendimi mükemmel hissetmek istediğim durumsa dişlerimdi . Bugün diş tellerim çıktı . İlk taktığım zamanda çok göze batan bir bozukluk yoktu dişlerimde . Hatta postür bozukluğum olmasa plak tedavisi bile uygulanmazdı . Gülüşümün kendine has , hatta imzam olacak kadar güzel olduğunu düşünürüm . İşte bu yüzden kendimde bulunan en güzel yanı mükemmelleştirmeliyim gibi düşündüm . Şimdi ağzımda plak olacak üstlü altlı ömür boyu . Değermiydi ? bilemiyorum . Çok acı çektim . Şuanda mükemmel bir şekilde gülüyorum . Mutluyum ama garip bir mutluluk .
.jpg)
Diş teli ve Black Swan filminin bağlantısı da bu benim için . Baş karakter Nina mükemmel oluyordu ve sonunda ( spoiler ! ) kendini yaralıyordu . Belki de ölmüştü . Nina ile aramdaki fark , Nina kendini mükemmel hissetti . Tamamlandı ve biz izleyiciler olarak bunu iliklerimize kadar hissettik. Başarma hırsının getirmiş olduğu o sorumluluk ve yük , filmin sonunda Nina'nın üstünden kalkıyordu . Bense içimde mükemmellik adına hiç bir his bulunduramadım .
Sizce diş telini bütün bir hayatımıza taksak hayatımız düzelir mi ? Öyle bir şansımız olsaydı keşke . Diş teli takmış biri olarak bunun cevabını benden aldınız . Düzelmiyor maalesef . Dişlerimi düzeltti evet ama içimde ki o mükemmel olma arzumu düzeltemedi .
Sosyal medyanın getirisinden kaynaklı , ki sadece sosyal medya değil asırlardır erkeklerin ve özellikle kadınların sırtına binen mükemmellik kalıpları var . Erkekler uzun boylu olur , kadınlar ince belli olur , burun dediğin kaydırak gibi olacak vesaire vesaire .. Bu kalıplar mükemmel olmak adına hepimizin bazen canını sıksa da ben olduğum nesilin , yani Gen Z ' nin bunu biraz da olsa yenmiş olduğunu düşünüyorum . Bence biz ebeveyn olunca kimse '' Elalem ne der ? '' lafını kullanmayacak . Bu beni az da olsa mutlu ediyor . Kendime koyduğum kalıpları yıkmam da yardımcı oluyor .
Gerçi içinde bulunduğum nesilde de birçok zorbalama ve kalıp fikirler var ama bu konuda gruplaşmak ve kendimize göre birilerini bulmak eskiye nazaran daha kolay . Biz nesil olarak biraz daha yeniliklere açığız ve kabul ediyoruz . Bizim eksiğimizde sanırsam kültürümüzden kopmak , asimile olmak ve utanmak . Vatan aşkı ile gönlü dolu bir çok genç tanıyorum , hatta bende onlardanım . Bahsettiğim kopukluk sevgi ile alakalı değil ama o da başka bir yazının konusu olsun .
Evet sayın okuyucum buraya kadar okuduğun için teşekkür ederim . İnşallah yazdıklarımdan sana katkım olmuştur . Bir daha ki sefere görüşürüz . Kendine iyi bak . Dualarım seninle , seninkiler de benimle olsun . İyi günler dilerim .
Sevgilerimle ve saygılarımla
Lilmwei
Meryem.